11.3.10

Kalanlar... 2

Kafamı kaldırıp gözlerine bakıyorum. Onu dinlerken bir yandan da düşünüyorum: Tanrım nasıl bu kadar yeşil ve bu kadar güzel olabilir senin gözlerin? Nasıl bu kadar boncuk boncuk parlayabilir o gözler?

"Ben seni seviyorum anlıyor musun? Onu değil. Bunca yıl yanılmışım, mış gibi yapmışım" diyor bana.

Daha birkaç şey söylüyor ama dinleyemiyorum çünkü o kadar utanıyorum ki ne söyleyeceğimi, ne yapacağımı bilemiyorum. Gözlerimi indiriyorum ve uzunca bir süre kaldıramıyorum. Görüntüm boynunu bükmüş, utanarak gözlerini kaçırmış bir çocuğun görüntüsü ama içimde, mutluluktan çıldıran bir aşığın hisleri gülücükler saçarak dansetmekte. Kalkıp boynuna sarılmak, hadi kalk gidelim buradan demek var gönlümde; hadi kalk gidelim, içelim, sarhoş olalım. Sonra da buradan uzaklara, kimsenin bizi bulamayacağı yerlere gidelim, demek...

Bir an diğer masalardaki sesleri duyar gibi oluyorum, kulağım müziğe takılıyor. Yok, bilmiyorum bu şarkıyı diye geçiyor aklımdan.

"Başka bir hayatta belki" diyebiliyorum nice sonra, yavaş yavaş başımı kaldırarak. Bakıyorum ona; gözlerine, dudaklarına, hafif uzamış sakalına. Lütfen diyor gözleri, lütfen bana evet de, lütfen benimle ol.


...devam edecek...

Phoenix- Rome

Hiç yorum yok: