5.7.11

Roskilde 2011

NOT: Resmin ya da aşağıdaki linkin üzerine basarak, resmin daha büyük versiyonun görebilirsiniz.

Koca festivali bu resim kadar daha iyi hiçbir şey anlatamaz. Cidden ama...Baloncukların içindeki gurupların hepsini gördüm. Sevdiğim gurupları kalple işaretledim. Sevmediklerimin yanında ağız burun kıvırma işareti var. Eh işte idare eder gurupları da yorumsuz bıraktım. Bazılarının yanında ise ünlem işareti var ki bu da tarafımdan yapılan bazı şaşkınlıklara işaret eder. Onları da aşağıda anlatacağım :)

Lütfen resmi daha iyi görmek için üzerine bir tık tık yapıp, büyütece basın.

Bunun dışında benim için festivalin tüm öne çıkanları şu şekilde:

En İyiler:

- Festival alanı ve festival ruhu: Çok büyük bir alanda insanlar özgürce dolanıyorlar. Bir yandan sevdiğin türden müzikleri dinlerken bir yandan da kendini çimenlere atıveriyorsun. Sohbet ediyorsun, dans ediyorsun. O andaki tek derdin "of gene çok tuvaletim geldi, çok sıra var mıdır acaba?" ya da "konsere az kaldı, yürümeye başlamalıyım" gibi şeyler oluyor.

- Kuzeyde geç kararıyor hava. Saat 9:30'da aydınlığın keyfini sürüyorsun. Hava kararınca da sahne ışıklandırmaları insanı sarmalıyıveriyor. Ben gündüz vakti etrafta salınarak dans etmeyi ve akşamları büyük sahnede tüm o ışıklandırmalarla konser dinlemeyi çok sevdim.

- Konserler zamanında başlıyor ve derli toplu bir biçimde gene zamanında bitiyor. Gerçi bitmesi kötü ya neyse...:)

- Son derece güvenli bir sahne önü seyirci alma düzenleri var. 2000 yılında Pearl Jam konserindeki izdihamda 9 kişi feci şekilde hayatını kaybedince, bu tür önlemler almışlar. İşe yarıyor ve üstelik yeterince önce sıraya girersen sahne önüne gerçekten yakınlaşabiliyorsun. Ben bunu yaptım ve pişmanım :)

2. En Kötüler

- Burada ilk sırayı tuvaletler alıyor. İlk gün konser alanından daha önde yer alan kamp alanında tuvalete girme hatasında bulundum ve bir yarım saat kadar kendime gelemedim. Ben ki çok metanetli bir tipimdir, gördüğüm manzara karşısında çaresiz kaldım!.

Erkeklerin işi kolay. Ağaçlara bile pisuvar benzeri şeyler bağlamışlar, bir bakıyorsun bütün erkekler ağaç dibinde. Kadınlar için de pratik bir sistemi deniyorlar, eminim seneye daha iyi olacaktır.
- Yağmur yağarsa işiniz bitti demektir. Çok sağlam bir yağmurluğa ihtiyacınız olur. O durumda da Darth Vader kılığında dolaşmayı göze almalısınız ! Doğrusu beni pek açmadı bu :) Konserden keyif alınmaz o durumda pek. Neyse ki bizim festivalde sadece yarım gün yağmur yağdı.



3. En Büyük Şaşkınlıklar:

- ilk gün daha ortamı hiç bilmediğimden ve telefonumun pili de bitmek üzere olduğundan kimseye çaktırmadıysam da büyük bir panik halindeyim. Piilim biterse Kopenhag'a geri dönmek için arkadaşlarımla haberleşemezdim. E n'olacaktı sanki haberleşemezsem? Ne bileyim? Sanırım ilk girdiğim o tuvaletin benim üzerimde yarattığı şok etkisiyle biraz ürktüm ortamdan demek ki. :) Neyse şaşkın ve panikteydim, tamam mı? Bunu kabul ediyorum. :)

- İlk gün Iron Maiden seyredeceğim diye PJ Harvey konserinin ancak son 1,5 şarkısına yetişebildim. Bu en başta organizatörlerin büyük bir saçmalığıydı ama ben de sanırım Orange Sahnesinin büyüsünden olacak kılımı kımıldatamadım. Bir de daha PJ Harvey'in yer alacağı sahnenin yerini tam bilmiyordum ve aç ve susuzdum ve bana işkence yapıyorlardı :) Şaka, şaka. Bu tamamen ilk gün şaşkınlığıydı. Hayatımda ilk defa böyle büyük bir festivaldeydim sonuçta. Hadi ama bana hak verin artık.

- 3. gün Arctic Monkeys Sahne önü sırasına girmek ve sahne önünde yer almak da en büyük saşkınlıklarımdan birisi idi. Yahu nasıl bir izdiham var biliyor musunuz? Millet zıplıyor zıplıyor, birbirini ittiriyor, kafayı bulanlar, kafa sallayanlar falan derken konserden hiçbir şey anlamadım. Bir de sahne önündekilerin hepsi 20 yaşında. Gerçekten. Yani düşünüyorum da o sırada tepeden bir helikopter biz üçümüzü çok rahatlıkla cımbızla seçebilirdi. o kadar sırıtıyorduk ki orada!!!:) Bir yandan head bangler arasında ritm tutturmaya çalışırken bir yandan da sıcaktan baygınlık geçiriyorduk. Akıllı olan bir arkadaşımız çıktı sonradan ama biz iki şaşkın kalmaya devam ettik. Hani konser bittiğinde üzüleceğime sevinmiştim doğrusu. Bi de Alex Turner çok ukala ya...Adam neredeyse bizimle hiç konuşmadı. Tamam Beth Gibbons da konuşmadı ama onun yaydığı pozitif enerjiyle Alexin yaydığı negatif enerji arasında gerçekten büyük fark var. Belki diyorum daha geride olsaydık daha fazla zevk alırdık konserden. O yüzden hala bir Arctic Monkeys konseri alacağım var kendimden :) Hem bi de zaten Cornerstone çalmadılar. O şarkıyı canlı dinlemem lazım...:)

- ve gelelim en son şaşkınlığıma...Kings of Leon konserinin bir bölümünde, sonradan anladım ki sondan 3. şarkıymış, canım bira istedi. Arkadaşıma dedim ki bira alıp geliyorum. Tahmin edin ne oldu bakalım? Biraları aldım, kalabalığın arasına daldım ve arkadaşımı bulamadım! Tanrım şaka gibi ya...Bir yandan şarkılara eşlik ediyorum, bir yandan yok orası değildi yok burası değildi diye dolanıyorum. En sonunda baktım ki bulamayacağım şarkıları olduğum yerde dinlemeye karar verdim. Elbette konseri arkadaşımla beraber tamamlamak isterdim, elbette. Fekat yapacak bir şey yok. Konser bitince biracının önünde bekledim bir süre. Sonra ortalık iyice boşalınca sahaya doğru yürüdüm. Arkadaşım onu görebileyim diye bir sandalyenin üstüne çıkmış ve beni bekliyor. Bulunduğu yerin, benim arandığım noktalarla hiç alakası yokmuş meğerse. Giderken yeterince dikkat etmemişim demek ki. Peh....Fakat o kadar güzel bir konserdi ki kendime bir Kings of Leon konseri daha ısmarlayasım var.

Bazı konserlerle ilgili-
(Hepsinden bahsedemeyeceğim zira buna ne benim ne de sizin sabrınız yetmez ve müzik yorumcusu falan da değilim ya hani onun için çok derine dalmaya gerek görmedim)

-KINGS of LEON- Tartışmasız bir numara ve benden Followill kardeşlere tam 10 puan. Hem çok alçakgönüllüler hem de çok güzel müzik yapıyorlar. Festivalin son günü ve son konseriydi. En az bir 60 bin kişiydik orada ve ortalık inledi resmen. BAzen bağıra bağıra bazen çaktırmadan gözyaşlarımla eşlik ettim şarkılara. Çooooook güzeldi. Şöyle söyliyeyim, döner dönmez internetten setlisti buldum ve aynen tüm şarkıları konser albümü olarak iphone'uma yükledim. İşte son 24 saattir, mümkün olan tüm boşluklarda dinliyorum. Bir nevi konseri iyice özümsemek için sanırım. Bahsettiğim şaşkınlık da dahil olmak üzere enfes bir konserdi.

- PORTISHEAD- Mıhlanıp kaldım tüm konser boyunca. Beth Gibbons gerçekten çok güçlü bir yorumcu ve trip hop'in o karanlık stilini bir güzel damarlarınıza akıtıveriyor. Bu türdeki bir numaraydı Portishead ve benden de 10 numarayı aldı. Nobody loves me it's true, Not like you do...Amanın...Amanın...

- PJ HARVEY- Bembeyaz elbisesi ile ne kadar da güzeldi PJ Harvey. O kadar duru bir güzelliği var ki neredeyse bir heykele baktığınızı düşünüyorsunuz. Bir de gözleri enteresan PJ Harvey'nin. Delip geçiyor adeta bakarken.

SONUÇ: Her tatilinin damağınızda bıraktığı bir tat vardır, ruhunuzu bir yönüyle besler ya işte bu tatil de benim için sofrada bol bol nefis müziklerin ve güzel sohbetlerin olduğu bir ziyafete dönüştü. Fırsatı olan herkese yüz bin kere tavsiye ederim. Hani şimdi deseler; "hadi yarın gene var, geliyorsun diye, hiç duraksamadan "yok ya, şaka mı bu? Bi daha gitmem derim"...Keh Keh... :)

Tabi tabi tabi, bütün bunların yanı sıra arkadaşım Gustayı da burada anacağım. O olmasaydı, bu festivale gidemezdim, gitmezdim. Kendisi Danimarkada yaşıyor ve her sene festivale gidiyorlar. Bu sene ben de gelsem mi acaba deyince beni cesaretlendirdi ve onun sayesinde bu organizasyona katıldım. Yoksa kesinlikle tek başınıza keyif alacağınız bir durum söz konusu değil. Yani düşünsenize inzivaları bile guruplarla yapıyor insanlar. :) Tamam bütün konserlerde beraber değilsin ama sonuçta bir noktada buluşuyorsun, sohbet ediyorsun ve ortak konserlerde de beraber eğleniyorsun. Hadi kadehlerimizi Gusta'ya, eşi A'ya, güzel, şeker ve boncuk gözlü oğluşları S.'ye kaldıralım. :)

Size Roskilde fotoğrafları ve iki güzel şarkıyla hoşçakalım diyorum. Bu festivalden benim zihnime kazınan iki şarkı. Kalın sağlıcakla e mi? Love you all much.





Portishead- Glory Box

Kings of Leon - Closer .mp3
Found at bee mp3 search engine
Kings of Leon- Closer

3 yorum:

gusta dedi ki...

Sevgili Fundi! Benim rolümü o kadar abartmayalim ve geldiğin ve bu yılki festivale renk kattığın için plastik bira bardaklarımızı önce
senin şerefine kaldıralım. Festival ruhuna ve ortamına hızlı adaptasyon, ilk soku atlatma, konser seçimi, panik durumunu caktirmama ve şarkılara dansederek ve gözyaşlarını çaktırmadan eşlik etme konularında sen de benden 10 puan aldın. En önemlisi de festival arkadaşlığı ve sohbet kalitesi ki oralarda notun tartışmasız yıldızlı pekiyi. Bu yıl festival seninle güzeldi. Yine bekleriz.

FUNdy dedi ki...

-gusta
Roskilde 2012 icin bir wish-list yaparak baslayalim ise bence. Arada paslasiriz not ettiklerimizi.
Ya o degil de gercekten baska bi seymis bu festivalin tadi. Dondugum ilk gun adeta bulutlarin uzerinde yuruyordum. O kadar yani :) kalasin saglicakla.

FUNdy dedi ki...

Eklemem lazim: festivalde Kurt Vile'i ve bi de TV on the Radio'yu kacirdim! Bi dahaki sefere artik :)