25.1.10

Tırman Tırman Sinema

Eskiden sinemaya gitmek bir törendi di mi? Hele üniversite zamanında artık özgürlüğümüzü ilan edip de kendimizi istanbul sokaklarına atınca sinemaya gitmek....himmm...tadından yenmezdi... Mutlaka ve mutlaka Beyoğluna giderdik...Beyoğlundaki güzel sinemalara...Ya da Kadıköydeki Reks'e...

Amerikaya ilk gittiğimde (1990) alışveriş merkezlerindeki sinema kavramı ile tanışmıştım. Çok garibime gitmişti...Sinema denen kurumu ilk defa olarak orada 5. katta ve bir köşeye sıkışmış olarak görmüştüm. Benim bildiğim sinema kendi başına, onurlu bir şekilde sokakta dimdik durur ve ayak üstü bir yerde olurdu...Öyle içine girmek için yürüyen merdiven üstüne yürüyen merdiven tırmanmak gerekmezdi.

İşte o zaman dünyanın o yanında film seyretmenin de aslında bir tüketim aracı olduğunu kavramıştım. Öyle özel birşey değildi sinema...Bir kazak alırken aa dur ya bir de film seyredivereyim diyordun...Oradaki arkadaşlarıma da söylemiştim..Ya bizim orada sinemaya gitmek özel bir törendir...Ne biliim sırf sinemaya gitmek için çıkılır, güzel güzel sokaklarda yürünür, sinemanın kendine özel bir binası vardır...Mümkünse süslüdür, alımlıdır bu binalar falan diye...

Oysa öyle mi şimdi sevgili okuyucular? Artık bizde de AVM'ler var ve AVMlerin de her birinde 14 salonlu, 8 salonlu sinemalar sıra sıra dizilmiş durumdalar...Beyoğlu'nun güzel sokaklarında yürümek yerine şimdi sinemalara ulaşmak için AVM otoparklarının karanlık ve soğuk ortamlarını arşınlamak sonra da kat kat yürüyen merdivenleri tepelemek zorundayız...arada bir Zara, bir Mango, bir Starbucks :)

2 yorum:

Parahuman dedi ki...

vay be amerikadaki sinemaların öyle tırt olacağı aklmın ucundan bile geçmezdi... amerika niteliksiz gösterişin şatafatın yeridir diyerekten devasa sinema salonlarında bilmemkaç milyon dolarlık holywood filmleri oynuyodur diye tahmin ediyordum...

bu arada anladığım kadarıyla sinemaların en görkemli zamanı açık hava sinemalarının olduğu dönemdeydi.. bütün yöre halkının kusursuz bir şekilde sosyalleştiği yerlermiş...

yazı çok güzel olmuş sinemayla ilgili farklı şeyler düşünmemi sağladı :)

FUNdy dedi ki...

Parahuman-

Öncelikle yazımı beğenmene çok sevindim.

Gerçekten de açık hava sinemaları harikaydı..İyi hatirlattin.Çınarcıkta giderdik biz...babaannem yanında adeta bir piknik çıkını hazırlardı...Bir kere hiç unutmuyorum; ben küçüktüm ve yanımdaki adamın beyaz pantolonuna babaannemin bana uzattığı vişne suyunu dökmüştüm...Adam sinirden köpürürken, babaannem "merak etmeyin çamaşır suyuna bastırın geçer" diyordu:) Pişkinlik oradan gelmiş bana :)