3.5.10

Herşey Boş, Süper Fm'le Coş

Radyo frekanslarının henüz birbirine karışmadığı zamanlara ait bu cıngıl ile selamlıyorum sizleri.

Efendim bugünlerde, üzerinize afiyet ve ayıptır söylemesi, biraz yalnız hissediyorum kendimi.

Tabii usta Özdemir Asaf'ın dediği gibi: "Yalnızlık paylaşılmaz, paylaşılsa yalnızlık olmaz." Eh madem öyle ben de sizlerle paylaşıyorum ki yalnızlık olmasın.

Benim bööööyle kocaman kocaman duvarlarım vardı bir zamanlar. Allaaaaah! Yani bir yüksek duvarlar ki sormayın. İçeri girebilene aşkolsun tarzı, koca koca mancınıkların falan yıkamayacağı duvarlar. Sonra efendim, gel zaman, git zaman dedim ki kendime "e be güzelim üç günlük dünya...yıkıver şu duvarlarını, kırıver gönlünün zincirlerini :) Açıl herkese...konuş..anlat...güven insanlara biraz." Tabii öyle hödöööö diye duvarları yıkınca, insan hayli kırılgan oluyor, etrafta tutunacak dallar arıyor.


Fekat bu da bir ustalıkmış meğersem sayın seyirciler. Ben, vur dedik öldürdün misali birazcık bir şey paylaştığım insanı kankam ilan ediyorum kendimce.

Tabii şunu açıklamak zorundayım: Öyle koca koca duvarların arasından çıkmış bir insan için birazcık bir şey paylaştım demek; hayatın anlamı nedir diyalektiğinden, soy sop sülaleye ya da ne biliiim can yakan itirafların bininin bir para olduğu sohbetlere kadar pek çok şeyin paylaşılması demek. Kolay değil yani :)

Haticenin neticesinde, ben kendimce zincirimi kırdığım kişilere karşı, kankaya yakışır hareketlerde bulunuyorum ve fakat o taraftan "afedersiniz ama yanlış numarayı aradınız" mesajını duyabiliyorum. İşte o zaman da offf, bir kalp kırıklığı, bir üzüntü, bir "ben sana zaten demiştim" durumları...

İşte yalnızlık hissinin temel sebebi budur. Yani "ya bitek ben mi böyleyim anlamında bir yalnızlık". Şimdi kendime sorar oldum;

Hayatta gerçek kankalar mı önemlidir? Yoksam;
her gülün ayrı bir kokusu ve elbette dikeni vardır; bir gülden o kokuyu ötekinden başka bir kokuyu ama çoğundan dikeni alırsın canım benim. Hayat budur hadi bakiim dolanmaya devam gül bahçelerinde mi demeliyim?

Yoksa kimse bana gül bahçesi vaadetmemiş midir aslında :)

Cevabı hepimiz biliyoruz, gereksiz bir soru :)

Başlığa bağlamak gerekirse, sanırsam meselenin özünde bizim kendimizi ve herşeyi pek bir ciddiye almamız yatıyor.

Aaa hangi şarkı geldi aklıma...oh my god...Nasıl yani....
İskender Doğan- Kan ve Gül, Hey gidi hey*YN

Keh keh...:)

* YN- Yazarın Notu

4 yorum:

Biraz dedi ki...

yazinin anlam ve onemine ithafen ben de bir yazim ile eslik etmek istiyorum soylediklerine...
http://hayattanmasallardanbiraz.blogspot.com/2008/08/tuhaf-sorular.html

hurmetler!
:)

İLKAY dedi ki...

:D
aa ne güzel bir blogmuş bu...
ne zaman yazabiliyorsun hayret ettim yani:)))))

iyiki yorum yazmışsın:)

FUNdy dedi ki...

Biraz-
Yazına önce bir saygı reveransı gönderiyorum. Sonra da gene yazına, bu sefer bir referansla, bilmiyom diyorum. :)

Sorduğun soruların bence pek büyük bir çoğunluğu şööyle derin bir bilmiyomu hakediyor. Bilmiyom diyosun ve sonra penecereden dışarı bakıp derin düşüncelere dalıyorsun. Şanslıysan o akşam zaten bir rakı sofrasına davetli oluyorsun. Kadehleri tokuşturuken de herşey boş, süper fm'le coş diyosun. İşte o cinsten bir bilmiyom.

Bir yandan da şunu farkediyorum: Bazen sorulara verdiğimiz ilk yanıtları beğenmediğimiz ya da hayatımızda o cevabın karşılığı olan durumları bulamadığımız, göremediğimiz için kendimizce, "yoksa" diyerek, alternatif sorular üretiyoruz. Bu durumda da hiç olmazsa kendimize samimi olmak için "bilmiyom" diyoruz.

Karar vermekte zorlandığımızda da yani aslında vereceğimiz kararla ilgili şüphelerimiz olduğunda da meseleyi uzatıp alternatifler üretiriz ya. Onun gibi...

FUNdy dedi ki...

İlkay-
Ha ha...:)
sen de iyi ki uğramışssın...blogların solmaz gece bekçilerine selam olsun :)